“Artık eskisi gibi inşaatlar yapmıyorlar” Böyle bir tanıtım cıngılı vardı National Geographic Channel televizyonunun, “Mega Yapılar” adlı programına ait. Seslendirmeyi yapan da biraz alaycı biraz muzır bir ses tonuna sahipti. Bu cıngıl sloganının orijinalinden çeviri mi olduğunu sordum? Henüz cevap alamadım. Zira bana biraz da olsa “Nerede eski bayramlar, eskiden buralar bostandı, kaç yıllık tencere vs” gibi cümleleri anımsatmadı değil.
Krallıkların, imparatorlukların ve devletlerin bizlere sınırsız gibi görülen kasaları, bu tip devasa ve hayret verici detayların saklandığı yapıları, tarihten bugüne kadar süregelen muhteşemliği ile gözler önüne sermeye devam ediyor. Günümüz mimarlarının, eski ya da yeni, mükemmele yakın yapıları şimdiki teknolojik imkânlarla incelediğinde, farklı detayların ne anlama geldiğini yeni yeni öğreniyoruz. Üç boyutlu modellemeler, kızıl ötesi ışınlar, fotometri vb. teknolojiler, eski yapıları daha detaylı inceleme fırsatı vermiş ve özellikle geçmişteki statik hesaplamaların inceliğine boğmuştur. Burada yardımımıza koşan bilgisayarlar, hakkında doküman bulamadığımız yapılara ait bu hesaplamaları kâğıda dökmemizi sağlamıştır. Temelde matematik gözlüğü ile inşa edilmiş yapılar bizlere ışık dolu bir kapıyı tüm gücüyle açmıştır: “Tasarım detaylarda gizlidir”.
Süleymaniye Cami’sinden (Edirne-Türkiye) Petronas Kuleleri’ne (Kuala Lumpur-Malezya), Piramitlerden (Mısır) Burç Halife’ye (Birleşik Arap Emirlikleri) kadar her yerde karşımıza çıkan teknoloji, özellikle günümüzde mimarların ve mühendislerin yeni oyuncağı olarak tanımlanabilir. Alışılagelmişten farklı aydınlatma-havalandırma sistemleri, mütevazı kullanım alanlarındaki beyine işleyen detaylar, yapıların kendini koruması adına yapılan her türlü girişimi arka plana atmıştır. Geçmişten bugüne yapıların beğendirilmesi bu detaylarda saklanmıştır.
“Artık eskisi gibi inşaatlar yapmıyorlar ”söz öbeğinin üzerine söylenecek tek şey, olaya tarihsel açıdan bakmadığımız sürece doğrudur. Günümüzün teknoloji gücünü arkasına almış mimar ve mühendis ordusunun, sınırlı bir bütçe ile modern yapılara kazandırdıkları tartışmaya açık değildir. Artık yapıların giysisi diye betimlediğimiz dekoratif taşları, bilgisayarlar hazırlıyor. Bir adet taş plakanın duvardaki montajı yine bilgisayarlar tarafından kontrol ediliyor. Hatta o plakanın monte edildiği mesnet edevatı, yine aynı bilgisayarlar tarafından tasarlanıyor. Her şeyden önce, yapının bitince nasıl görüneceği henüz masadayken görülebiliyor. Bu sebep ile olabilecek matematiksel, mantıksal veya görsel tüm hatalar, daha yapı inşasına başlanmadan tartışılabiliyor.
Günümüzdeki tasarım projeleri bile hayal gücü ile değil bütçe ile sınırlandırıldıklarından, tek düze, belli kalıplara sıkışmış beton yığınları içerisinde yaşamamız gerekmiştir. Organik dünyamıza, plastik ve metal bir zehir gibi enjekte edilmiştir. Ülkemizde bulunan yapılardaki sağlık, sağlamlık ve görsellik son yüzyılda hızla azalan bir grafik ile seyrederken, yabancı ülkelerdeki durum bunun tam tersidir. Ülkemizde sıradanlık ve yüksek karlılık hedefi ile inşa edilen yapılarda, yurtdışında olduğu gibi, tasarım süreci uzun, yapım süresi kısa ve tasarım bütçesi neredeyse yapım bütçesine eş olabilecek nitelikte projeler geliştirilmemektedir. Bu nedenledir ki “Taş Fırın Ekmeği” damağımıza daha lezzetli bir tat bırakmakta, “Taş Evlerdeki” hafta sonu tatilimiz daha tadında geçmekte ve salonumuzu süsleyen plastik sehpa üzerindeki “Taş Dolu Kavanoz” bize daha huzurlu gelmektedir. Bu olgu doğanın insanoğluna bir işareti midir, yoksa kaybetme korkusunu yaşamımızın her alanında hissetmesini mi sağlamaktır?
Kanımca ülkemizde vasat veya kötü mimarlar yoktur. Günümüzün hızlı yaşam felsefesindeki, teknolojiyi arkasına almış-almamış mimarlar vardır. Modern mimarinin neferleri, kendilerine sunulan her fırsatta doğalı, güzeli ve sağlıklı olanı tercih etmişlerdir. Kötü diye adlandırabileceğimiz projeleri bile hayata geçirirken gözlemlenen her türlü problemi teknolojik destek ile çözmeye gayret etmişlerdir.
“Artık eskisi gibi inşaatlar yapmıyorlar” vargısına bir destek te teknolojiden gelmektedir. Çünkü artık kendi kendine düşünen sistemleri konuşmakta hatta hayata geçirmekteyiz. Adını anımsayamadığım bir mizah dergisinde, muhtemelen “Porof. Zihni Sinir Projesi” olarak, “Yoğurt yiyen ütü” diye bir şey görmüş ve okumuştum. Çok gülmüş ama ardından açıklamayı okuyunca bir o kadar da düşünmüştüm. Açıklama da “Yoğurt yapan buzdolabınız arızalandı ve siz tatildesiniz. Ütüyü de prize takılı bıraktıysanız sorun yok. Zira arızalı buzdolabından çıkan kilolarca yoğurt ne olacak, birinin yemesi lazım” yazıyordu. Bilerek veya bilmeyerek zekice “Akıllı Ev Sistemlerine” atıfta bulunulmuştu. İnternetten program indiren çamaşır makineleri, sanal marketten sipariş veren buzdolabı, ne seyretmek istediğine karar veren televizyon, ruh haline uygun yapılan müzik yayını, hava kararınca açılan ışıklar, güneş vurunca harekete geçen panjurlar, yağmur yağınca duran sulama muslukları, dış sıcaklığa göre çalışan ve hava kalitesi düşünce doğal havalandırmaya geçebilen iklimlendirme sistemi, havuzun suyunu değiştiren, hırsızı ihbar eden robotlar, hatta azami enerji tasarrufunu sağlayan hareketli sistemler, arıtma sistemleri gibi belki de başka bir sayının konusu olacak teknolojiler artık yaşadığımız her yerde, biz hissetmesek de vardır. Şirin bir villadan devasa binalara kadar.
Bugün “Akıllı Ev Sistemleri” diye adlandırdığımız bu yaşamı kolaylaştırıcı faaliyetler, artık mimar ve mühendislerin tasarımlarına yön vermektedir. Teknolojinin müsaade ettiği ölçüler, ihtiyaç duyduğu alt yapı, her ne kadar tasarımcıları sınırlandırıyor gibi gözükse de sonuca ektikleri katkılar bir gerçektir. Arzu edilen özelliklerde bin bir zorlukla temin edilen, en zarif işlemeyle hazırlanan ve narin bir şekilde yerine yerleştirilen mermer, traverten, granit vb. doğal taşların, daha sonra bir kapı zili için kırılması, kesilmesi veya yerinden çıkartılması, kurulumundan daha masraflı bir durumu gözler önüne sermektedir. Eskiden yapının içinde, üçüncü katman olan, yardımcı omurgalardan elektrik hatları göz kararı ile çekilirken, şimdi bilgisayar ekranlarında fikirle beraber yeşermektedir. Modern mimarinin günümüzdeki temsilcileri artık tek başlarına “Raipido” yu alıp masanın başına geçmemektedirler. Yurtdışında örneklediğimiz ve artık ülkemizde de yer yer boy gösteren “Çok mühendisli ekipler” kurmaktadırlar. Projenin detaylarına ve yelpazesine göre yer yer “Bilgisayar Uzmanlarına” da yer verilmektedir, verilmelidir.
Bütünsel çözüm aranan her yapının mimarisinde elbette ki sancılı zamanlar yaşanacaktır. Bu sancıların doğadan veya yanlış uygulamadan gelmesi dışındaki her konu, henüz proje masada bir kâğıt üzerindeyken izlemlenebilir. Birçok üretici firma, sondan bir önceki katman olan araç gereçleri üretirken doğal taş yapıları da dikkate almaktadırlar. Eskiden ahşap ve metal görünüme sahip bu araç gereçler, gerektiğinde yapıda kullanılacak olan doğal taş malzemesine uygun olarak gayet rahat bir şekilde üretilebilmektedir. Elektrik anahtarlarından aydınlatma aparatlarına, tezgâhtan evyeye, bacadan duvara monte şöminelere hatta elektronik cihazlara kadar birçok gereç, iç tasarıma uygun malzemelerle yeniden tasarlanabilmektedir. Sadece bu çalışmaları yapan firmalar artık ülkemizde de mevcut durumdadır.
Yapılanı bozup onarmaktansa, her detayı düşünüp uygulama projelerine dâhil etmek, yeni nesil mimar ve mühendislerimizin bir alışkanlığı haline gelmelidir.